Cok buyuk beklentiler icinde gittigim “Up in the Air” beni biraz hayal kirikligina ugratmadi degil. George Clooney’e olan hayranligimi hicbir zaman saklamis degilim hele de bu kadar ovgu alan ve de Oscar’a aday gosterilen bir film yapmisken. Cuma aksami gene yemekden once mi yoksa sonra mi gitsek, acaba 22.00 matinesine gidersek uyuyakalir miyiz? falan gibi tereddutlerden sonra 30’lu yaslara yeni adim atmis bir grup insan olarak, 19.30 matinesinin daha gercekci oldugunu sonunda kabullendik. Filme ilgi oldukca iyiydi. Ekonomide ki gerilemeden oturu mudur nedir isiklar daha tam kararmadan sirt cantalarindan patlamis misir paketleri firlamaya basladi. Ama gecenin en ilginc zulasi odulunu, ictigi litrelik portakalli bacardisiyle yanimda oturan Dublin’li kardesime layik gorduk. Bende son dakkada cantama tikistirdigim kucuk sarap sisemi cikarmayi ihmal etmedim.Keyifliymis, tavsiye ederim.
Efenim neyse gelelim film ile ilgili yorumlarimiza;